Kemoterapi, vücudunuzdaki hızlı büyüyen hücreleri öldürmek için kullanan bir ilaç tedavisidir. Genellikle kanser tedavisinde kullanılır çünkü kanser hücreleri vücuttaki birçok hücreden daha hızlı büyür ve daha hızlı çoğalır. Bu ilaçlar, çeşitli kanserlerin tedavisinde, tek başına veya kombine şekilde kullanılabilir.

Meme kanserinde kemoterapi kararı verilirken hastanın ve tümörün taşıdığı özelliklere bakılmaktadır. Ameliyattan sonra, cerrahi tedaviye ek olarak bazen ilaç tedavisi de uygulamak gerekebilir. Amaç, cerrahi girişimle ortadan kaldırılan kitleden vücuda yayılmış kanser hücrelerini yok etmektir.

Kemoterapi, meme kanseri ameliyatından sonra en kısa zamanda başlamalıdır. Ameliyat sonrasında herhangi bir komplikasyon gelişmediyse 3 hafta sonra tedaviye başlamak gerekir.

Kemoterapi alacak hastanın kararı, ameliyat sonrasında meme konseyi adı verilen, meme cerrahisi, medikal onkoloji, radyasyon onkolojisi, radyoloji ve patoloji branşlarından meme hastalıkları konusunda deneyimli uzmanların katılımıyla yapılan toplantı sonucunda verilir. Bazı durumlarda kemoterapi ameliyat öncesinde de verilebilir. Eğer tümör büyükse, koltuk altı yayılımı yaptıysa, meme arkasındaki göğüs kasını etkilemişse kemoterapi ilk adım tedavi olarak başlar ve tümör küçüldükten veya kaybolduktan sonra hasta ameliyat edilir. Tümör biyolojisi de kemoterapinin ameliyat öncesi veya sonrasında verilme kararını etkileyebilmektedir.   

Kemoterapi yan etkileri olan bir tedavi şeklidir. Bu nedenle meme kanseri tanısı alan hastanın hipertansiyon, diyabet, kalp damar hastalığı gibi kronik hastalıkları olup olmadığı değerlendirilir ve kemoterapi tedavisine uygun olup olmadığı konusunda bir karar verilir.

Meme kanseri de dahil olmak üzere tüm kanserler sistemik bir hastalık olarak değerlendirilmektedir. Meme kanseri hücreleri süt bezi kanalı dışına çıktığı andan itibaren vücutta dolaşmaya başladıklarına inanılmaktadır. Ameliyat öncesi yapılan tetkiklerde vücudun başka bir yerinde kanser saptanmamış olsa bile, tespit edilemeyen çok küçük kanser odakları bulunabilmektedir. Bu odaklardaki tümör hücrelerinin yeniden bir hastalık yapıp yapmayacağını, yapacaksa ne zaman, nerede ve nasıl bir hastalık yapacağını tahmin edebilmek zordur. Bu nedenle, hastalara eğer gerekiyorsa kemoterapi verilerek bu küçük odaklar daha başlangıçta yok edilmeye veya etkisizleştirilmeye çalışılmakta ve böylece hastalığın tekrar ortaya çıkma riski azaltılabilmektedir.

 

Kemoterapi sonrasında bazı yan etkiler görülebilir:

Kan değerlerinin değişiklik göstermesi: En sık yan etkidir. İlaçların etkisiyle kemik iliğindeki kan hücrelerinin üretimi azalabilmektedir. Bu değişimin izlenebilmesi için kemoterapi öncesinde mutlaka kan değerlerinin ölçümü yapılmalıdır.

Akyuvarların azalması: Vücudun savunmasından sorumlu olan hücreler akyuvarlarlardır (lökosit). Bu hücreler kemoterapi sırasında geçici olarak azalabilir. Buna bağlı olarak da bağışıklık sistemi zayıflar ve vücut direnci düşebilir. Kemoterapi gören hastaların viral veya bakteriyel enfeksiyonlardan çok iyi korunmaları gerekir. Akyuvar sayısı belirli bir değerin altına inmişse bir süre kemoterapiye ara verilerek, vücudun yeterli miktarda akyuvar üretmesi beklenir. Gerekirse akyuvar yapımını artıran ilaçlar kullanılabilir.

Trombositlerin azalması: Trombositler kanamayı durduran hücrelerdir. Eğer sayılarında azalma olursa, çeşitli organlarda kanama tehlikesi ortaya çıkabilir. En ufak bir çarpmayla bile morarmalar meydana gelebilir.

Alyuvarların azalması: Vücuda oksijen taşımakla görevli alyuvarların azalmasına halk arasında kansızlık denmektedir. Kemoterapi bu hücrelerin üretilmesini de etkileyerek hastalarda kansızlık belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Halsizlik ve yorgunluğun sebeplerinden birisi de budur.

Saç dökülmesi: Kemoterapi gören hastalarda aldıkları ilacın özelliklerine göre saç dökülmesi olabilir. Saçların, tedavi başlamadan önce kısa kesilmesiyle, hastaların ruhsal açıdan daha az travmaya uğramaları sağlanabilir. Tedavi bittikten sonra saçlar yeniden çıkacaktır.

Bulantı kusma: Bulantı ve kusma kullanılan ilacın durumuna göre az ya da çok olabilmektedir. Tedavi öncesinde bulantı kesici ilaçlar kullanılarak bu sorunu azaltmak mümkün olabilmektedir.

Halsizlik ve yorgunluk: Kemoterapi gören hastaların büyük çoğunluğunda görülmektedir. Tedavi döneminde sık sık dinlenme, ağır iş yapmama ve yeteri kadar uyku süresinin sağlanması çok önemlidir.

Adet görmenin durması: Tedavi sırasında adet döngüsü değişebilmekte ve adetler durabilmektedir. Genç hastalarda tedaviden sonra tekrar adetler başlar.

Ağızda yara: Kemoterapi sırasında alınan ilaçlar vücut direncini düşürerek ağızda yaralar oluşmasına neden olabilir. Bu basit bir yara (aft) veya ciddi bir mantar (kandida) enfeksiyonu da olabilir. Böyle durumlarda kemoterapiyi uygulayan hekime veya bir deri hastalıkları uzmanına muayene olunmalıdır. Tedavi sırasında ortaya çıkabilecek ağız sorunlarını en aza indirebilmek için ağız ve diş sağlığına dikkat edilmelidir. Bunun için;

  • Her yemekten sonra dişler ve diş etleri yumuşak bir fırçayla fırçalanmalıdır.
  • Bir bardak ılık suya yarım çay kaşığı tuz ve yarım çay kaşığı karbonat konarak ağız çalkalanabilir.
  • Ağız içi eğer eczanelerden alınan gargara sıvılarıyla çalkalanıyorsa, alkol içermeyenler tercih edilmelidir.

 

Kemoterapi sonrası diğer yan etkiler;

  • İshal, kabızlık
  • Karaciğer fonksiyon bozukluğu (Karaciğer enzimleri yükselebilir)
  • Deride kaşıntı, ürtiker (kurdeşen) adı verilen kırmızı kaşıntılı kabartılar, güneş ışığına karşı hassasiyet, deriye rengini veren pigmentlerde artış veya azalma gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
  • Baş ağrısı
  • Göz, burun ve ağız kuruluğu
  • Tırnaklarda şekil bozukluğu